MÜCADELE İÇİNDE OLAN GELECEK UMUTLARA

  • Bugün konuğumuz Mehmet Katılmış. Kendisini tanıtmasını isteyerek ve hoş geldiniz diyerek sohbetimize başlayalım. 

-Hoş bulduk ben Mehmet Katılmış. 1976 Adıyaman Besni doğumluyum. Evliyim. İki oğlum var. Adana ‘da yaşıyorum. Vergi Dairesi’nde Gelir Uzmanı kadrosunda Santral Memuru olarak çalışmaktayım. Babam Kaynak Ustası. Annem de Ev Hanımı.

  • Röportajımızın konuğu olmanıza vesile olan özel durumunuzdan bahseder misiniz bizlere? 

-Doğuştan gelen görme bozukluğum vardı. Yaklaşık 6 yaşıma kadar belirli bir oranda sınırlı kalacak şekilde görebildim. 7 yaşımdan sonra da görüşüm tamamen kapandı. Doktorların teşhisleri sonrasında bana yaptıkları açıklama da görme yetimi; göz ile beyin arasında ki sinirlerin ölmüş durumda olmasından ötürü yansıtıcı görevi gören gözün, işlemci olan beyin ile iletişim kuramıyor oluşundan dolayı kaybettiğim oldu. 

  • Gündelik yaşamınız genelde insanların merak ettiği konulardan birisi. Bizlere bu konuyla ilgili neler anlatmak istersiniz?

  -Ben 20 yaşıma kadar evde vakit geçirdim. 20 yaşımda ise İstanbul’da o zamanlar Başbakanlığa bağlı olan Görme Engelliler Rehabilitasyon Merkezi’nden haberdar oldum. O güne kadar okula gitme gibi bir girişimim olmamıştı. Belirli bir yaşa gelmiş görme engellilerin hayatlarını tek başlarına idame ettirmelerini sağlamak amacıyla açılmış bir kurs olduğunu öğrendikten sonra, Adana’dan İstanbul’a kurs için yolculuğum başladı. O kursta baston kullanımından, ütü yapmaya yemek yapmaktan hayata dair gündelik aktivitelere kadar çeşitli konular da eğitimler aldım. Pandemiden ötürü bu dönemde fazla dışarıya çıkamasak da pandemiden önce Adana Görme Engelliler Spor Kulübü’müzde vakit geçirmekten çok keyif alıyordum.  Şimdiler de de tatil günlerimde genellikle bilgisayarımla kitap okuyorum. Çocuklarıma derslerinde yardımcı oluyor onlarla kaliteli zaman geçirmeye çalışıyorum. 

  • Bana önceki sohbetlerimiz de bugüne kadar ki eğitim hayatınızın oldukça aktif olduğundan ve mesleki kariyer yolculuğunuzun çeşitli evrelerden geçtiğinden söz etmiştiniz. Bu evreleri de konuşalım isterim.

-Tabi anlatayım. İstanbul’daki eğitimden döndükten sonra Kahramanmaraş’ta okuma yazması olmayan görme engelliler için eğitim öğretim üzerine hızlandırılmış yaz kursu olduğunu duydum. Belirli bir araştırmadan sonra İstanbul’da aldığım eğitimlerin verdiği güven ve özgürlük hissiyle Kahramanmaraş’a gittim. Ancak bu gidişler öyle sanıldığı kadar kolay değildi. Öncesinde aile ile verilen mücadele zorlu yolculuğun bir parçasıydı. Ailemin aşırı korumacı tutumundan ötürü 20 yaşıma kadar dışarı ile irtibatım hep belirli bir seviye de kalmıştı. Şehirler değiştirip eğitimlere katılmak için onları ikna etmem de o yüzden pek kolay olmadı. İkna çabalarım sonucunda gittiğim Kahramanmaraş’ta 2 ay sonra İlkokul diplomamı aldım. Ardından bir hocamızın o sene son olarak uygulanacak sistem için 15-20 gün süren eğitim sonrasında yapılacak Ortaokul sınavını da başarıyla verin Ortaokuldan da mezun olun, önerisi ile yaklaşık 3 aylık bir süre içerisinde hem İlkokul hem de Ortaokuldan mezun olmuş oldum. Adana’ya döndükten sonra da Açık Öğretim Lisesi’ne kayıt yaptırdım. İki buçuk dönemde kredilerimi tamamlayıp 1999 yılında liseden de mezun oldum. Aynı dönemde o zamanlar bir dershaneye giderek üniversite sınavına hazırlandım. Derneğimizin bizler için açmış olduğu bir çorap atölyesi vardı ve ben orada çalışıyordum. Oradan aldığım haftalık ile de kendime ücretli okuyucular tuttum. Onlardan ders notlarını okumalarını ve kayda almalarını rica ettim. Böylece hem dershanede hocalarım hem arkadaşlarım hem de özel okuyucu ile sınava hazırlandım. Hayalim olan Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünün alan değiştirip eşit ağırlığa geçmesi ile de o sene üniversite sınavını ne yazık ki kazanamadım. Puanım başka bölümlere yetecek düzeyde olmasına rağmen onları da ben tercih etmedim. Daha sonra da Hazine ve Maliye

Bakanlığı’nın engelliler için açmış olduğu sınavı öğrendim ve sınava girip kazandım. İş hayatına dahil olmamla birlikte önce Halkla İlişkiler Bölümü’nü okudum ve bitirdim. Sonrasında İktisat Bölümü’ne başladım ve ikinci üniversiteyi de tamamlayıp mezun olmuş oldum.

  • Bu kadar başarılı ve çalışkan bir öğrencilik hayatından sonra iş hayatınızı da merak ettik. Hazine ve Maliye Bakanlığında Gelir Uzmanı kadrosunda Bakanlığın bünyesinde çalışıyorsunuz. İş hayatınızı da anlatır mısınız bizlere neler yapıyorsunuz?

-Yaptığım işi bir zorunluluk olarak görmediğim için severek yaptığım bir işim olduğu için kendimi bu konuda şanslı hissediyorum açıkçası. İş yerimde de çok mutluyum gerçekten. Vergi Dairesi’ni arayan ve bilgi almak isteyen mükellefleri konu ile ilgili birim ve kişilere yönlendirme yapıyorum. Dairenin içinde olan dahili numaraları ezberledim. Gelen telefonları mevzuata hâkim olduğum için hangi birime aktarmam gerektiğini biliyorum. İşimi çok kıymetli bulmama ve çok sevmeme rağmen gerekli imkanlar ve ekipmanlar sağlandığı takdirde Vergi Dairesi’ne gelen mükellefler ile birebir temas halinde aldığım eğitime göre bir pozisyonda çalışmayı da çok arzu ediyorum.

  • Güzel konulardan bahsettik. Ancak hayatın zorluklarını da konuşmak gerekiyor bir yandan. Üzüldüğünüz değişmesini arzu ettiğiniz konularla ilgili neler söylemek istersiniz bize?

-İnsanların bizlere karşı tavırları can alıcı nokta. Son zamanlarda biraz azalmış olsa da hala üzücü tepkileriyle karşılaşıyoruz. Bunları birkaç örnek vererek açıklayım. Bizi dışarıda dolaşırken gördüklerinde ‘’Neden evde oturmuyorsun ki? Neden sen dışarıdasın? Ya düşsen? Ya bir yerin kırılsa? Senin ailen neden tek başına dışarı çıkmana izin veriyor?’’ gibi onların merhamet duyguları neticesinde söyledikleri cümleler duyabiliyoruz. Hatta bazen kucaklarına alıp bir yere oturmamıza yardım etmeye çalıştıkları bile oluyor.  Bu davranışların memleketimiz insanının vicdanından ötürü olduğunu biliyorum. Bunları hiçbir zaman da takıntı haline getirmedim. Hep eğlenilecek bir yanı olduğunu düşündüm. Ancak bazen kırıcı noktaya gelebileceğini de unutmamak gerekiyor.

Değişmesini arzu ettiğim konular için söyleyeceğim ilk şey bir şehirde ulaşımın çevresel engeller bazında zor olması. Bir şehirde ulaşımın zorlukları ne kadar fazlaysa medeni anlayış düzeyinin de o derece düşük olduğunu düşünüyorum. Bir kaldırım üzerinden konuşalım. Eğer ki kaldırım 45-50 cm civarında bir yüksekliğe sahipse bu sadece görme engelli biri için engel teşkil etmez. Aynı zamanda tekerlekli sandalyeli bir vatandaş için yaşlı bir kişi için, hamile bir kadın için bebek arabası süren bir anne için de engeldir.  Diğer söylemek istediğim konu ise evden işe işten eve olan sürecimize dair. Her gün gideceğimiz yerin otobüsünün hangisi olduğunu çevremizden aldığımız yardımla bulana kadar binemediğimiz ve bizi alamadan yoluna devam eden birkaç otobüs olur. Otobüsün içinde duraklardan haberdar olamadığımız için kendi durağımızda inemediysek geriye yürümek zorunda kalıp da yolu kaybettiğimiz güç durumlar vardır hayatımızda. Her birini hayatın sunduğu renkler olarak görsek de çözüm noktasında da yapılacak çok çalışma olduğu kanısındayım. Dezavantajlı gruba dahil olan herkes için asıl engeller bana göre günlük hayatın içinde bulunan değiştirilebilecek bu tarz sorunlardır.

  • Yaşanılan sıkıntılara örnekler verdiniz. Peki bunların çözümleri için sizin fikirleriniz nelerdir? Hangi çözüm yolları ile sorunları en aza indirir ya da ortadan kaldırmayı başarabiliriz?

-Otobüslerin sorunlarından yola çıkarsak metrolar da ki sesli uyarı sistemi çözümler için güzel örnek. Bir sonraki istasyonu sesli şekilde ilettiği için ineceğimiz durakları bilmemizi sağlayarak yalnızca bizim için değil herkes açısından kolaylık sağlıyor. O şehri bilmeyen biri için de yaşlı ve okuma yazması olmayan kişiler için de büyük avantaj bu durum. Böyle sesli uyarı sisteminin otobüslerin içinde de kullanılması ve yaygınlaştırılması kurtarıcı olabilir. Aynı şekilde beklediğimiz duraklarda da yaklaşan ve gelen otobüsün güzergâhı hakkında bilgi veren sesli uyarı sistemi olması büyük ve inovatif çözümlerden biridir bence. Benim Belediye’den talep ettiğim konulardan biri buydu mesela ancak herhangi bir geri dönüş alamadım. Bizim için kolaylık sağlayan bir başka yenilik sesli trafik sinyalizasyonu. Adana gibi büyük bir şehirde sesli sinyalizasyona sahip trafik lambaları yalnızca birkaç yerde var. Sistemin olmadığı yerlerde bizim yardım almadan karşıdan karşıya geçmemiz dakikalarca sürerken, sistemin yaygınlaştırılmasıyla beraber dakikalar yerine daha kısa süreler içerisinde bir caddeden diğerine hızlıca geçebiliriz. Size sorun gibi görünmeyen şeyler bizim karşılaştığımız güç durumlardan biri olabiliyor. Sorunların örneklerine hastaneye yalnız gitmemiz ya da tiyatroya gitmek istememizde dahil edilebilir. Bizlere muhatap bulmakta zorlandığımız alanlarda eşlik edecek hosteslerin istihdam edilmesi bu konularda kalıcı ve oldukça basit bir çözüm olabilir. Bu çözümlerin insana değerli olduğunu hissettirmek olduğunu biliyorum. Bir kişiye kıymetli olduğunu hissettirirseniz o kişinin içinde bulunduğu topluma geri dönüşlerinin de o ölçüde olumlu olacağını göreceksiniz.

  • Elde etmek için mücadele etmek ve sabretmek gereken konular vardır. Bu kimileri için maddi kimileri için manevi şeyler olabilir. Siz neler için mücadele ettiniz? 

-Hepimizin ortak ve ilk mücadelesi ailelerimizin düşünceleriyle aslında. Koruma içgüdüleriyle yaptıkları ancak aşırıya kaçan davranışlarıyla oluyor. Onlarla çatışma halinde olmak da en zorlarından biri gerçekten. Ben yalnız başıma hayatımı idame ettirmem gerektiği konusu üzerine çok konuştum ailemle. Allah sağlıklı uzun ömürler versin bugün bana destek siz varsınız, on yıl varsınız hadi yirmi yıl daha varsınız ancak siz olmadan da ben var olabilmeliyim konuşması ailemi ikna ederken büyük kolaylık sağladı. Diğer bir mücadele de toplumun sosyolojik yaklaşımlarına karşı oluyor genelde. Çalışmak istediğimizi söylediğimizde insanlardan, hiç de hoş olmayan tepkiler alabiliyoruz. Onların gözünden bakıldığında bizler fizyolojik ihtiyaçları başkaları tarafından karşılanan, üretime katkı sağlamadan yalnızca hayatını devam ettirmesi gereken bireyleriz. Bu yanlış düşünceleri değiştirmek için uğraşıyoruz.

  • Peki siz neleri elde etmenin hazzına eriştiniz?  Özgürlük hissini nasıl ifade edersiniz?

-Kursta aldığım eğitimden sonra kazandığım özgüven sayesinde evden hava almak için tek başıma dışarı çıkmanın bir lüks olmadığını öğrendim. Kursun bana kattığı en büyük artı bu oldu. Bastonumla sokaklarda ben de varım diyebildim. Hele de bu hissin hazzına eriştikten sonra bağımsızlık duygusu çok başka bir hal alıyor. Kendi fikirlerin neticesinde kararlar alabildiğini biliyorsun artık mesela.

Birinin seni bir yerlere götürmesini beklemeden arkadaşlarınla bir kafede oturup çay içebiliyorsun. Özgürce geziyorsun bunun değerini anlamak için yaşamak gerekir bence. Ancak tarif etmeye çalışırsam bir tarafta birine bağımlı olarak yaşanacak olan çok lüks bir hayat var. Diğer tarafta da bağımsız ve yalnız bir şekilde daha mütevazi bir hayat, mütevazi hayat bu özgürlük hissi olabilir işte. 

  • Hayatınızın dönüm noktası olduğunu düşündüğünüz zamanı hatırlıyor musunuz? O günden sonra hayatım eskisi gibi olmadı kırılma noktası işte orasıydı dediğiniz zaman nedir?

-Hayatımın ilk dönüm noktası rehabilitasyon yani İstanbul’daki eğitim. Hatta Saadet hocamın yönlendirmeleriyle kendime güvenimin gelmesiyle hayatımın sonrasını değiştirebildim. Ardından da ilk kırılma noktası dediğim yer eğitime başladığım Kahramanmaraş’taki yaz kursudur.

  • İş hayatınızın yanı sıra hobileriniz olduğunu da biliyorum. Hobilerinizi okuyucularımıza da anlatmanız beni mutlu eder.

Şiir yazıyorum ben. Edebiyatı ve kitapları çok seviyorum. Müzik dinlemekten çok keyif alıyorum. Bağlama çalmayı öğrendim. Kendimi geliştirmek adına hala çalışmalarıma devam ediyorum. Aynı zamanda masörlük eğitimim de var. Bir de futbol oynamak benim için oldukça kıymetli. O sahaya inip profesyonel olarak oynadığınızı düşünmeye başladığınızda hayatın bütün sorunlarından uzaklaştığınızı hissediyorsunuz. Röportajımızı okuyacak, dinleyecek kişiler için, hayatta kesinlikle pes etmeye yer yok. Ben hayata 13 yıl daha alacaklıyım diye bakıyorum o yüzden inatla hırsla atabildiğiniz en büyük adımını atın. Kesinlikle özgüveninizi kaybetmeyin.

      Mehmet Bey’e bu keyifli sohbet ve içten yanıtları için teşekkür ediyorum. 7-14 Ocak Beyaz Baston Görme Engelliler Haftasını röportajımız vesilesiyle de kutluyorum. 

HAZIRLAYAN : KÜBRA KIZILTOPRAK

Related posts

Leave a Comment